Son dönemde Türkiye’de siyasi ve güvenlik eksenli gelişmelerin hız kazandığı görülüyor. Tutuklanan gazeteciler, ihraç edilen teğmenler, hakkında soruşturma açılan belediye başkanları ve lağvedilmesi beklenen PKK gibi konular gündemin baş sıralarında yer alıyor. Ancak bu gelişmelerin, halkın günlük yaşamında en somut şekilde hissettiği ekonomik daralmayı gölgede bırakıp bırakamayacağı tartışma konusu.
Tarih boyunca ekonomik krizlerin yaşandığı dönemlerde hükümetler ve çeşitli aktörler, kamuoyunun dikkatini farklı yönlere çekme stratejisini sıkça kullanmıştır.
Türkiye’de de siyasi, güvenlik ve toplumsal meseleler zaman zaman ana gündem maddesi haline getirilerek, ekonomik sıkıntıların ikinci plana itilmesi sağlanmaya çalışıldığına tanık oluyoruz. Ancak vatandaşın günlük hayatında doğrudan hissedilen ekonomik daralma, yapay gündemlerle gölgelenebilir mi? sorusu akıllarda takılı kalıyor!
Bu sorunun yanıtı, toplumun hangi konulara öncelik verdiğiyle doğrudan ilişkili olduğu söylenebilir!
Türkiye’de özellikle son yıllarda yüksek enflasyon, gıda fiyatlarındaki artış, kira krizleri, işsizlik ve alım gücünün azalması gibi ekonomik göstergeler, halkın büyük kesimini derinden etkilemiş, dar gelirliler sokakta bunu yüksek sesle dillendiriyor..
Gündem ne kadar değişirse değişsin, pazardaki yangın olarak adlandırılan fahiş fiyat artışları ve geçim sıkıntısı vatandaşın temel meselesi olmaya devam etmeye devam edeceğe benziyor!.
Siyasi ve güvenlik konularının gündemi meşgul etmesi, ekonomik sıkıntılara çözüm getirmediği gibi, toplumun büyük bir kesiminde geçici bir dikkat dağıtma hamlesi olarak algılanabilir. Halkın yaşadığı ekonomik bunalımın etkileri doğrudan hissedildiği için, yapay gündemler kısa vadeli bir oyalama işlevi görse de uzun vadede etkisini kaybetme mahkumdur.
Tüm bu gelişmeler ışığında şu soru akıllara geliyor:
Siyasi ve güvenlik odaklı gündemler, ekonomik gerçeğin üzerini örtebilir mi?
Kısa vadede bazı manipülatör yöntemlerle toplumun dikkatinin farklı konulara yöneltilmesi mümkün olsa da, ekonomik sıkıntıların doğrudan hissedildiği bir ortamda bu tür girişimler sürdürülebilir değildir.
Tarih göstermiştir ki, ekonomik krizlerin yaşandığı toplumlarda en belirleyici unsur halkın geçim koşullarıdır.
Günlük yaşamın içinden gelen bu ekonomik sıkıntılar, ne kadar farklı gündemler yaratılırsa yaratılsın, er ya da geç toplumsal bir refleks olarak ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, yapay gündemler ne kadar yoğun olursa olsun, pazarın yangını ve ekonomik daralma eninde sonunda halkın en önemli meselesi olmaya devam edecektir diye düşünüyorum.
Yapay gündmelerin,ekonomik ve yaşamsal gerçeklerin gerisinde kalmış gibi geliyro bana..
Ne dersiniz?